Ağ erişim kontrolü (NAC), herhangi bir kuruluşun güvenlik altyapısının kritik bir bileşenidir. NAC sistemleri, hangi cihazların ağa erişmesine izin verildiğini ve bağlandıklarında hangi kaynaklara erişebileceklerini belirleyen ilkeleri uygular. Kuruluşların NAC’ı uygularken vermesi gereken önemli kararlardan biri, ajan tabanlı mı yoksa ajansız bir çözüm mü kullanacağıdır.
Ajan tabanlı NAC:
Ajan tabanlı bir NAC, ağ erişimine ihtiyaç duyan her cihaza bir yazılım aracısının yüklenmesini gerektirir. Ajan, tipik olarak, cihazın kimliğini doğrulamak, güvenlik güncellemelerini kontrol etmek ve ağa erişime izin vermeden önce cihazın kuruluşun güvenlik politikalarına uymasını sağlamak gibi çeşitli görevleri yerine getirir.
Avantajlar:
Ajan tabanlı bir NAC’ın birincil avantajı, ağa erişim talep eden cihaz hakkında ayrıntılı bilgi sağlama yeteneğidir. Bu ayrıntı düzeyi, kuruluşların cihaz türü, işletim sistemi ve cihazda yüklü yazılım gibi faktörlere dayalı olarak çok özel erişim politikaları oluşturmasına olanak tanır. Bu ince ayarlı kontrol, sağlık ve finans gibi yüksek düzeyde düzenlemeye tabi sektörlerde özellikle değerli olabilir.
Ajan tabanlı bir çözümün bir diğer avantajı da cihazın ağa bağlıyken güvenlik durumunun sürekli olarak izlenmesini sağlayabilmesidir. Bu, cihazın kuruluşun güvenlik politikalarına uymaması durumunda ağ bağlantısının derhal kesilebileceği anlamına gelir.
Dezavantajları:
Ajan tabanlı bir NAC’ın birincil dezavantajı, ağ erişimi gerektiren her cihaza yazılım aracıları kurma ve bakımını yapma ihtiyacıdır. Bu, büyük, dağıtılmış ağlara sahip kuruluşlar için önemli bir lojistik zorluk olabilir. Aracılar ayrıca cihazdaki sistem kaynaklarını tüketerek potansiyel olarak performansı etkileyebilir.
Aracı tabanlı bir çözümün bir başka potansiyel dezavantajı, her tür cihazla uyumlu olmayabilmesidir. Örneğin, bazı IoT cihazları, yazılım aracılarının kurulumunu desteklemeyebilir ve bu da bu cihazlarda güvenlik politikalarının uygulanmasını zorlaştırır.
Ajansız NAC:
Ajansız bir NAC, ağ erişimi gerektiren aygıtlara yazılım ajanlarının yüklenmesini gerektirmez. Bunun yerine çözüm, cihazların kimliğini doğrulamak ve erişim ilkelerini uygulamak için genellikle 802.1X gibi ağ düzeyinde kimlik doğrulama protokollerine dayanır.
Avantajlar:
Ajansız bir NAC’ın birincil avantajı, aygıtlara yazılım aracılarının yüklenmesini ve bakımını gerektirmemesidir. Bu, potansiyel olarak binlerce cihaza yazılım yükleme ihtiyacını ortadan kaldırdığı için büyük, dağıtılmış ağlara sahip kuruluşlar için önemli bir avantaj olabilir.
Ajansız bir çözümün diğer bir avantajı, dağıtım ve yapılandırmanın genellikle ajan tabanlı bir çözümden daha kolay olmasıdır. Bu, sınırlı BT kaynaklarına sahip kuruluşlar için özellikle değerli olabilir.
Dezavantajları:
Ajansız bir NAC’ın birincil dezavantajı, ağa erişim talep eden cihaz hakkında tipik olarak daha az ayrıntılı bilgi sağlamasıdır. Bu, cihaz tipi, işletim sistemi ve cihazda yüklü yazılım gibi faktörlere dayalı ayrıntılı erişim politikaları oluşturmayı zorlaştırabilir.
Ajansız bir çözümün diğer bir dezavantajı, tamamen kuruluşun kontrolü altında olmayan cihazlarda güvenlik ilkelerini uygulama konusunda daha az etkili olabilmesidir. Örneğin, çalışanların sahip olduğu kişisel cihazlar, kuruluşun güvenlik politikalarıyla tam olarak uyumlu olmayabilir ve bu, yazılım aracıları kurulmadan bu politikaların uygulanmasını zorlaştırabilir.
Çözüm:
Ajan tabanlı veya ajansız bir NAC kullanma kararı, kuruluşun özel ihtiyaçlarına bağlı olacaktır. Ajan tabanlı bir çözüm, ağa erişim üzerinde ayrıntılı kontrol ve bağlıyken cihazların sürekli izlenmesini sağlayabilir, ancak bu daha zor olabilir. Öyleyse şirketler neden ikisi arasında seçim yapmak zorunda kalsın – Hibrit NAC teknolojisi zaten yaratılmışken? S3M Security Endpoint Protector çözümü ile ajan tabanlı veya ajansız mimari birlikte kullanılabilir, avantajlarından yararlanılabilir ve dezavantajlar mümkün olduğunca azaltılabilir.